30 Mayıs 2011 Pazartesi

NAİROBİ


14 Mayıs 2011

Bu sefer gezmek için gelmedim. Lusaka'dan İstanbul'a direkt uçuş olmadığı için Nairobi üzerinden transfer yapmak zorundaydık. Uçağımız 16:30 gibi Nairobi'de olacaktı. Kalkış ise aynı gecenin sabahında 4:30'daydı. O kadar saatin hava alanında geçmesi imkansızdı. Gerçi imkansız değildi ama, zamanı orada harcamaya değmezdi. Bu sefer Nairobi'nin merkezinde, yabancıların arasında değil, hava alanına yakın bir yerde, Nairobi'nin varoşlarında kalmayı planladım. Vaktimiz ve de keyfimiz olursa oradan Karen'in kahve bahçesine filan giderdik. Ne de olsa Nairobi benim için artık kapı komşusu olmuştu. Hava alanına teorik olarak 15 dakika mesafede, Harambee mahallesindeki Jimlizer otelinde bir oda ayırttım.

Otele ulaşmamız neredeyse bir saati geçti. O saatlerde trafiğin çok sıkışık olacağını zaten biliyordum. Onun için sürpriz olmadı. İşten dönen insan kalabalığı içinde, ki Nairobi'nin her tarafı böyledir, dura kalka, son derece bozuk bir yolda atlaya zıplaya zorlukla ilerleyip otele geldik. Mahalle kenar mahalle olunca, otel de tam bir kenar mahalle oteliydi. Rezervasyonum olmasına rağmen resepsiyonu güçlükle geçtik. Sebep; kredi kartının geçememesi, "cash" gerekmesiydi. Şilinimiz kısıtlıydı, dolar verdik o da olmadı. 2009 öncesi basılmış para istemiyorlardı. Jale her an patlayabileceği için onu zorlukla uzaklaştırdım. Anlayacağınız gibi, burada güvende olması gereken Jale değil, işi yokuşa süren kızlardı. Sonunda (biraz da karizmamı kullanarak) bir şekilde parayı denkleştirdim.

Otelde bizden başka kimse kalmıyor gibiydi. Jale bir kaç oda değiştirerek, sonunda keyfine göre bir yer buldu. Bu odanın pencereleri mahallenin en hareketli köşesine bakıyordu. Ufak bir pazar yeri, seyyar satıcılar, minibüs durakları, yanıp sönen ışıklar, diskolar, dükkanlar hepsi bu köşeye toplanmıştı. Korna sesleri, insan çığırtıları, diskodan gelen Afrika ritimleriyle tam istediğim gibi bir yerdi. Gerçek Nairobi!

Köşe böyle olunca sessiz sakin bir gece olmayacağı belliydi. Çıkıp biraz dolaştık, yaşlı bir kadından, kuruş büyüklüğünde bir parayla muz filan aldık. Yanımızdaki son şilinlerle de marketten biraz içecek alıp otele döndük. Otelin lobisi çok hareketliydi. Kızlar takmış takıştırmış lobide toplanmışlardı. Kimisi bir şeyler atıştırıyor, kimisi de arkadaş buldukça çıkıp çevredeki diskolarda kayboluyordu. Bir kaç saat önce bomboş olan lokanta cıvıl cıvıldı. Her köşede uzun bir gecenin hazırlığı vardı. Bizimkisi kısa bir gece olacaktı. Odamıza çıktık. Pencereden dışarıyı seyredip, Nairobi'nin seslerini dinleyerek çay bardaklarımızı tokuşturduk. Jale camın önündeki mumu üfledi. Dışarıda yanıp sönen ışıklar içeriyi yeterince aydınlatıyordu. O sırada tek dileğinin yatıp uyumak olduğunu tahmin ediyorum. Dileğinin tutması için haklı bir sebebi de var; bugün onun doğum günü!



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder