9 Mayıs 2015 Cumartesi

GENE NÜKLEER!




Bu nükleer konusunu yalnız bırakmaya gelmiyor. Balık hafızalı politikacılara ve bazı çok bilmişlere sık sık hatırlatmak gerekiyor. Fakat ne yazık ki onların bu tip yazıları okumaya vakitleri yok. Onlar hesap-kitap adamı! Düz yazı onları yorar...

Bu durumda oturup kendi kendime mırıldanmaktan başka yapabileceğim bir şey yok...
Nerede kalmıştım?

2013 Ekiminde nükleer santraller hakkında bir yazı yazıp, konuyu "Alo fetva" hattına havale etmiştim; 
"İlle de patlaması şart değil, varlığıyla bile çevre sorunlarına yol açacak santrallerden kötü kokular yükselmeye başladığında vebali kimin boynuna dolanacak? Kim cehennemlik olacak? İnatla bu santralleri yapma kararı verenlerden birisi mi? Yapanlardan birisi mi?"
Fetva hattı, siyaset ve İstanbul'un göbeğinde Kâbe inşa eden, kutlu doğum haftasını kutlu Kur'an pastası yiyerek kutlamaya kalkan akl-ı evveller ile uğraşırken benim yazımı görmemiş olmalı. Sonra malum, siyaset, seçimler filan... Ayar bekleyen bir sürü sorun; Kadın etine sos tarifleri, kızların evlenme yaşı, kadınların etek boyu, Alevilik inancını hakir görmenin 50 tonu, TEOG'da çocuklara sorulacak sınav soruları, Namaz eğitiminin örümcek adamla mı yoksa yarasa adamla mı yapılacağı vesaire vesaire...
Memlekette intihar etmesi gereken bir sürü insan varken, gitti gene bir Japon kendini öldürdü. Üçüncü Boğaz Köprüsü inşaatında çalışan sorumlu bir Japon mühendis intihar etti. Hangi saikle canına kıydı, tam olarak anlaşılmadı.

Artık "anlaşılmayan" şeyleri anlamaya çalışmıyorum. Onları kendi kaderlerine terk ettim.

Örneğin;
  • İhalenin neden Çernobil felaketinin sorumlusu şirkete verildiğini, tecrübelerinin neresinden faydalanılacağını pek anlamadım.
  • Rusların yapacağı işlerin kimin tarafından denetleneceğini anlamadım. Birisinin denetleyip denetleyemeyeceğini de anlamadım! "En güvenilir" olacak diyorlar. Fukuşima'yı ya da Çernobil'i yaparken "en güvenilmez" diye mi yaptılar? Anlamadım...
  • Aldığımız doğal gaz bizim değildi. Uranyum da değil! Sonuçta ülkenin tüm enerjisi Rusya'ya bağımlı olacak. Bu "yumurtaları aynı sepete koymak" olmuyor mu, anlamadım!
  • Rusların atıkları neden kendi ülkelerine almadığını anlıyorum. Fay hattını filan boş verelim, fakat atıkların neden Akkuyu'da saklanacağını anlamıyorum. 
  • Ruslar bu işten "yap, işlet, sahiplen" gibi örneği olmayan bir yöntemle "garanti" para kazanacaklarsa, kaza durumunda neden hasarın sadece binde birinden sorumlu oluyorlar? Hasar masraflarını neden Türkiye, yani ben ödüyorum?
  • Ülkede ikide bir elektrik kesiliyor. Kedilerden başka ciddi bir sebep bulunamıyor. Uranyumun soğutulmasını sağlayacak sistemde elektrik kesilirse hangi kedi hesap verecek? Tekir kediler mi? Sarman kediler mi?
  • Santralin hidrolik sistem ihalesini kazanan firmanın başkanı milletin ırzına geçeceğini açık açık söylemişti. Bu sapıklara muhtaç kalmamız bir kader mi? anlamıyorum.
  • 40 yıl sonra kapanma ve söküm süreci başlayacak. O zaman nükleer çöpler (kibarca) ne olacak? Bu işlerin bedelini kim ödeyecek? Radyoaktif atık içeren muzlarla büyümüş çocuklarımız mı?
  • Yoksa, Mersin'in Gülnar ilçesinde yapılan 23 Nisan törenlerinde "Enerjimiz de keyfimiz de yerinde" diye slogan attırılan çocuklarımız mı? 
  • Çocukları pis oyunlara alet etme fikri hangi tip, hangi tarz salakların aklına gelir? Hangi menfaatler insanları küçültür? Anlamıyorum...
  • Böyle parlak fikirlere kafa yoranlar, ellerine kalem kâğıt alıp ufak bir hesabı neden yapmazlar onu da anlamıyorum. 

Hesap-kitap adamı denen siyasi tiplerin elinde genellikle nalıncı keseri bulunur. Ortak vasıfları yeteneksiz muhteris olmalarıdır. Onun için biz oturup hesabı kendimiz yapalım; Veriler sade ve açık, hesap da o nispette kolay; Türkiye'nin elektrik kullanımında kayıp-kaçak oranı %15! Bu kayıp %3 azaltılsa Akkuyu'ya gerek kalmayacak!

Bu memlekette hesapları kim yapıyor? Onu da anlamadım!



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder