Burada esas amacım avcıları kınamak değil aslında. İnsanlarımızın giderek artan şekilde silahlanmasını kınamak istiyorum. Buradaki bahanenin adı da “korunmak”. İnsanlar korunmak için silah ediniyorlar. Kanunlar silahlanmayı kolaylaştıracak şekilde düzenleniyor. Gündemde olan yeni tasarı kanunlaşırsa, bir silahın bile gerekliliğini tartışmak gerekirken, insanlar 5 silah sahibi olabilecek. Hem de 18 yaşından itibaren! Bu korunma değil, olsa olsa bir savaş hazırlığı olabilir! Vaktiyle başbakanın milletvekillerine kitap yerine tabanca hediye ettiği bir devir de yaşadık. Nedense kitaplar hediyeden sayılmıyor ülkemizde. Terörle mücadele adı altında koruculuk düzeni icat edip insanları silahlandırdık, üzerine para da verdik ama terör bitmedi. Husumet davalarında hayatlarını kaybeden herkesin elinde veya belinde bir silah bulduk, gene vazgeçmedik. Çocuklarımız düğün şenliklerinde hayatlarını kaybettiler, havaya kurşun atmaya devam ettik. Havaya ateş etme ilkelliğini gelenek saydık. At avrat silah diye türküler yaktık. Bunu da erkeklik sandık.
Silah insanı korur mu? Oyun yazarı Anton Çehov “sahnede bir silah varsa mutlaka patlamalıdır” der. Biz de içinde silah bulunan senaryolar yazalım ve silahın sizi koruyup koruyamayacağına bakalım:
- Soğuk, yağışlı, gözün gözü görmediği bir gecede kapınız çalınıyor. Kim o sorunuz cevapsız kalıyor. Birden korkuya kapılıyorsunuz. Evde (Allaha şükür!) daha önce böyle zamanlar için tedarik ettiğiniz bir tabanca var. Elinize alıyor ve kapıyı açıyorsunuz. Karşınızda tabancasını size doğrultmuş birisi var. Önce kim ateş eder?
- Diğer bir senaryo; gece yatağınızda uyuyorsunuz. Başucunuzdaki komodinde bir tabanca duruyor. Gecenin ilerlemiş saatinde evin içinde birisinin dolaştığını fark ediyorsunuz. Size doğru yaklaşıyor. Elinde bir tabanca var. Bıçak da olabilir. Karanlıkta iyi fark edemiyorsunuz. Hemen komodindeki silaha doğru bir hamle yapıyorsunuz. Hırsız da sizin bu hamlenizi fark ediyor. Kaçabilir, fakat gözünü karartmış bir kere, daha eve girerken karar vermiş: direnirse canına okurum diye…
- Bir diğer senaryo (bir gazetecinin (HP) gerçek hikayesi); ölüm tehdidi alıyorsunuz. Müracaat ediyor ve ruhsatlı bir tabanca temin ediyorsunuz. Belinize takınca kendinizi daha bir güvende hissediyorsunuz. Aradan zaman geçiyor. İşyerinize giderken tam karşıdan size doğru deli gibi koşan birisini görüyorsunuz. İşte bu o katil olabilir diyorsunuz, eliniz belinize gidiyor. Fakat o da ne? Silah yerinde yok. Olsa çıkartıp adama ateş edeceksiniz, fakat silah yok! Derken adam koşa koşa gelip yanınızdan geçip gidiyor. Meğerse ilgisiz bir adammış! Ya silah yanınızda olsaydı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder