10 Haziran 2010 Perşembe

İlk adım


--> -->
Özgürlüğe ilk adım…
Herkes ne der? Bunu böyle yazarsam ne tepki alırım? Bu fazla mı ağır oldu? Bu bana yakıştı mı? Bütün bunlar mahalle baskısının başka türlüsü! Düşüncelerimizle yazdıklarımız arasındaki bağlantıyı kesen, belli kalıplara zorlayan, yazarken kelimelerin boyunu kısaltan baskılar! Aslında beynimizin korteks mahallesinden kaynaklanan sınırlamalar…
Bir kahve köşesinde futbol oyununun binbir halini yorumlarken hiç olmayan sınırlamalar (amigolardan garantili alkışlar!). Yahut siyasetten konuşurken, daha doğrusu atıp tutarken, trafiğe söverken, diğer insanlara söylenirken hiç ortalıkta gözükmeyen engeller…
Kayıtsız kuyutsuz olunca; onu kastetmemiştim, yanlış anlamışlar, öyle demedim diyebilme rahatlığı…
Ve bugün, ilk gün:
Her ne demekse; bir "blogger" olmaya karar verdiğim ilk gün…
Daha doğrusu, yazdıklarımı başkalarının görmesine izin verdiğim ilk gün! Bir ucundan girdiğim bu ağsı (!) dünyada  bir ayak izim kalsın diye... Belki bir dalga gelir, süpürür, siler, götürür, belki de birbuçuk milyon yıl sonra bulunan bir ayak izi fosili gibi gelecek nesillere uzanır... Kuvvetli bir olasılıkla, en azından benden uzun yaşar!
Başlangıçta mutlaka bir tutukluluk durumu olacaktır. Kolay değil, işte böyle düşünüyorumun belgesini bırakmak, binlerce kişinin eleştirilerine katlanmak! Ama düşüncelerimin tutukluluğuna son vermek istiyorsam, önce kendi korteksimin mahallesinden kurtarmalı, kelepçelerini çözmeli ve yazmalıyım. İfade özgürlüğünden bahsediyorsam, önce kendim yazmalıyım kendimi.
"Gecenin en karanlık saatinde eğer yazmanız yasaklansaydı öleceğinizi kendinize itiraf edin. Ve cevabın köklerini saldığı kalbinizin derinlerine bakın, kendinize sorun, yazmam mı gerek?" Rainer Maria Rilke