9 Mayıs 2013 Perşembe

DARWIN'İN İKİLEMİ, WALLACE ve ONURUN EVRİMİ



Bu yazıda Yapı Kredi Yayınlarından Cogito'nun 2009 Darwin yılında çıkardığı "Darwin Devrimi: Evrim" başlıklı kitaptan bazı kısımları, değiştirmeden fakat kısaltarak aktarmak istiyorum. Bazı paragraflarda bana ilginç gelen ayrıntılara girdim. Bunları yazımın asıl amacından uzaklaşmayacak şekilde kısa tutmaya çalıştım. Bazı satırlara da "İG" baş harfleriyle belirttiğim kişisel, ufak notlar ekledim. Naklettiğim kısımlar Darwin'in yaşamında bana ilgi çekici gelen birkaç detayı anlatmak ve anlamak içindir.

CHARLES ROBERT DARWIN

Darwin'in babası ve abisi doktordur. O da doktor olsun diye önce Edinburgh Üniversitesi'ne gönderilir. Kan görmeye dayanamadığı için ayrılır. Babası doktor olmasından ümidi keser, teoloji eğitimi alarak rahip olmasına karar verir. Bunun için öncelikle sosyal bilimler derecesi alması gerekmektedir. 1827'de Cambridge bünyesindeki Christ's College'a yazılır.

Christ's College, adı üstünde, teolojik eğitim temelinde kurulmuş bir kolejdi. Kolejin kendisi değil ama kolejin havasını koklayan bir kaç mezun ve özellikle iki tanesi dikkatimi çekti. Birincisi JR Oppenheimer, ikincisi William Paley. Oppenheimer atom bombasının babası sayılan kişi... Paley ise Hristiyan doğa teolojisinin baş kuramcısı, on sekizinci yüzyılın "akıllı tasarım" savunucusu... Darwin, Cambridge'de daha önce Paley'in yaşadığı evde kalmış! Paley'in evini dağıtmış diyemeyeceğim, çünkü son derece düzenli bir insan. Fakat Paley'in kuramlarını darmadağın ettiğini söyleyebilirim.



Darwin okulda derslerden çok doğayla ilgilidir. Bu ilgisi kolejdeki bitkibilim profesörü JS Henslow'un dikkatini çeker. O sıralarda İngilizler uzak ülkelere gönderilen gemilerde mutlaka bir doğabilimci bulunduruyorlardı. Hükümet tarafından Güney Amerika kıtasının haritasını çıkarmakla görevlendirilen Kaptan FitzRoy da üniversiteden kendisine eşlik edebilecek bir doğabilimci ister. Yolculuğun uzunluğu ve zorluğu yüzünden çoğu bilim adamı bu görevi reddeder. Seçilen bilim adamı yaklaşık 5 yıl boyunca geminin kıç altındaki 9 metrekarelik odada kaptanla birlikte kalacaktır. Henslow araya girerek Darwin'i önerir. Darwin bu sırada henüz doğabilim eğitimini tamamlamamıştır.

Babası RW Darwin buna itiraz eder ve 8 maddelik bir liste yaparak nedenlerini sıralar. Sağlık nedenleri ve gelecekteki rahiplik mesleğine sekte vuracağına dair sebepler yanında, sekizinci ve son madde konuyu kapatmaya yöneliktir:
  • Faydasız ve boş bir girişim olması...
Oğlunun doğayla ilgisini, eğitimine engel olacağı düşüncesiyle hoş karşılamıyordu. Bir kızgınlık anında ona "Avcılık, köpekler ve fare yakalamaktan başka bir şeyle ilgilenmiyorsun; bu yüzden kendin ve tüm ailen için bir yüz karası olacaksın" diye bağırmıştı! Oğlunun başarılarını görseydi mutlu olurdu. 1848'de öldü (Ertan H. Biyolojik Evrim Kuramının Arkasındaki Yaşam: Charles Darwin. 2009; s:37).

Tekrar oğul Darwin'e dönelim. Dayısı bu sebeplere tek tek karşılık vererek babayı ikna eder. Beagle, 27 aralık 1831 günü Plymouth'tan yola çıkar. 27,5 metre uzunluğunda, 10 top taşıyabilen, yelkenli bir koruma gemisidir. Kaptan FitzRoy ise dünyadaki ilk meteorolog olarak kabul edilmektedir. Ayrıca İngiltere sahillerine ilk fırtına uyarı sistemini kurmuştur. Yola çıktığında Darwin 22 yaşındadır. Gezi masrafını kendisi, yani babası karşılayacaktır.


DARWIN'İN MEKTUPLARI

Darwin 1831 ile 1859 yılı arasında hocaları, ailesi, arkadaşları ve çeşitli bilim insanları dahil, yaklaşık 2000 kadar kişiyle ile devamlı mektuplaşır. Günümüze 14500 mektubu ulaşmıştır. Bunlardan 5000'i dijital ortamda okunabilir... (http://www.darwinproject.ac.uk)

Bu mektuplardan bazı detaylar;

Ağustos 1832; bitkilerime gelince, bütün utancıma rağmen hiçbir şey yapmadım. Tek söyleyebileceğim şu, inceleyip ayrıntılarını belirleyebileceğim örneklerle karşılaştığımda, nereden başlayacağımı bilmediğim için toplamak içimden gelmiyor...

Ablasına 1834; Mektup yazmak hiç hoşlanmadığım bir angarya!
... kendi hikayemden başka anlatacak bir şeyim yok ve bu da bir yerden sonra bıkkınlık veriyor.

Ocak 1844; ...Sonunda ışık parıltıları görmeye başladım ve (baştaki düşüncelerimin aksine) türlerin değişmez olmadığına (ki bu bir cinayet işlediğimi itiraf etmeye benziyor) ikna oldum. Lamarck'ın "ilerleme eğilimi", "hayvanların yavaş işleyen iradesiyle adaptasyon" vb gibi saçmalıklarından alıkoysun Tanrı beni, fakat değişim araçları hakkındaki görüşlerim bütünüyle farklı olsa da, vardığım sonuçlar onunkilerden çok farklı değil...

Mayıs 1855; ... Okulundaki çocuklara kertenkele yumurtası başına ödül koymam çok mu saçma olur sence? 2-3 düzine yumurta toplayıp sonra bana gönderirsin. Her yarım düzine yumurta için bir şilin, ender bulunan yumurtalar için daha fazlasını vereceğim.
...Amacım bu yumurtaların deniz suyu üzerinde yüzüp yüzmeyeceğini, mahzenimde bir ya da iki ay tuzlu suda yüzdükten sonra canlı kalıp kalmayacaklarını görmek...

Mayıs 1855;  ... Sana o notu yazdığım zaman bayağı İngiliz kertenkelesinin yumurtalarının vücut içinde geliştiğini unutmuşum. Deniz suyunda kara salyangozu kabuklarını ve yumurtalarını deneyeceğim.

Ağustos 1856; Çalışmalarım esnasında bana en çok zorluk çıkaran konulardan biri de uzak adalarda bulunan türlerin nasıl yayıldığı konusuydu...
... Akbalığın ya da başka balıkların midesini incelemiş miydin? Acaba tohum yedikleri oluyor mu? Çünkü bir balıkçıl, bir su bitkisinin tohumlarını yemiş olan bir balığı yuttuktan sonra başka bir su birikintisine uçabilir.
... Bir baykuş ya da şahin küçük bir kuşu yedikten sonra peleti (artıklar) ne kadar sonra kustuğunu biliyor musun? Peleti uçarken kusabilir mi? Pelet koleksiyonu yapmak ve filizlenebilecek tohumlar içerip içermediklerini öğrenmek istiyorum.

Şubat 1857; Bir kara salyangozu tuzlu suya 14 gün dayanarak beni çok şaşırttı...

Alfred Russel Wallace'a, Mayıs 1857 (Adını tam olarak nakletmemin sebebi Darwin'in teorileri açısından çok önemli olmasındandır. Doğabilimci ve antropolog. 1858 yılında kendi doğal seçilim kuramını buldu);

... Annals'taki makalenizde yazmış olduğunuz her sözcüğe katılıyorum; insanın teorik olarak bir makaleyle aynı görüşü paylaştığını fark etmesinin ender olarak gerçekleştiğini söylediğimde bana hak verirsiniz herhalde, her insanın aynı gerçekten kendine özgü farklı sonuçlar çıkarıyor olması ne acı...

Asa Gray'e, Eylül 1857; ... Doğal seçilim, canlının hayatının her hangi bir döneminde, faydalı olabilecek küçük değişiklikleri yapısının her bölümünde biriktirir.
... "natura non facit saltum", doğa ani sıçrayışlarla ilerlemez deyişi, bazı en bariz soruların cevabıdır. Değişimin yavaşlığı ve herhangi bir zamanda az sayıda canlının değişime uğruyor oluşu da diğer sorulara cevap verir. Diğer soruların cevabı ise jeolojik kayıtlarımızın son derece kusurlu oluşunda yatmaktadır.

Lyell'a, Londra Yerbilim Cemiyeti Başkanı, Haziran 1858 (Wallace üzerinde çalıştığı metni Darwin'e gönderir. Yaklaşık 20 yıldır kuramını açıklayıcı ve kusursuz bir metin haline getirmek için çalışan Darwin, Wallace'ın taslağını okuyunca büyük bir ikilemle karşı karşıya kalır, Lyell'a akıl danışır);

...1842'de yazdığım taslak elinde olsa bile, Wallace daha iyi bir kısa özet çıkaramazdı! Yazısında kullandığı terimler, benim kitabımın bölüm adlarıyla aynı. Yayımlatmak istediğini söylememiş, lütfen yazıyı bana geri gönderin; ama tabii ona hemen yazıp makalesini bir süreli yayına göndermeyi teklif edeceğim. Dolayısıyla kendi çalışmamın bütün orijinalliği, tabii bir değeri varsa, yok olacak. Ama kitabım, tabii bir değeri olacaksa, zarar görmeyecek; çünkü bütün iş, kuramın uygulanışında...

Lyell'a, Haziran 1858; Wallace'tan hiç bir şey almadığımı dürüstçe söyleyebilir ve kanıtlayabilirim. Genel görüşlerimi özetleyen yaklaşık 12 sayfalık bir taslağı şimdi yayımlasam çok memnun olurum. Ancak bunu onurlu bir şekilde yapabileceğime ikna edemedim kendimi. Ancak önceden bir taslak yayımlamayı düşünmediğime göre, Wallace kuramının özetini bana gönderdikten sonra bunu onurlu bir şekilde yapmam mümkün olur mu? Onun ya da başka birinin onursuzca davrandığımı düşünmesine neden olmaktansa, kitabımı yakmayı tercih ederim. Taslağını bana göndermesi ellerimi bağlamıyor mu sizce de? Görüşlerini, benim ona yazmış olduğum şeylerden temellendirmiş olmasına hiç ihtimal vermiyorum.
... Eğer onurlu bir şekilde yayımlayacak olsam, şimdi bir özet yayımlamamın sebebinin Wallace'ın bana gönderdiği, vardığım genel sonuçları konu alan yazı olduğunu belirtirdim...

JD Hooker'a (Bitkibilimci, Kraliyet Botanik Bahçeleri Yöneticisi), 13 Temmuz 1958; ... Başka birinin benden önce davranabileceğinin mümkün olduğunu her zaman düşünmüş, ama buna aldırış etmeyecek kadar yüce gönüllü biri olduğumu sanmıştım; yanıldığımı anladım ve cezalandırıldım. fakat kaderime boyun eğmiş, Wallace'a bütün önceliği kendisine devrettiğimi belirten bir mektup yazmaya başlamıştım. Senin ve Lyell'ın gösterdiğiniz olağanüstü nezaket olmasa gönderecektim...
... Doğal seçilim düşüncesinin senin değişmezlik bağırsaklarında müshil etkisi yapmasına ne kadar sevindim bilemezsin. Doğabilimciler türlere kesinlikle değiştiklerini bilerek baktıkları zaman ne kadar olağanüstü bir alan açılacak; çeşitlenme yasaları, canlı varlıkların soyağacı, göç yolları vs. vs....

JD Hooker'a, Haziran 1858 (İG; kitapta ekim yazıyor, ama tarih sırasına göre haziran olmalı);
... Çok bitkinim. Wallace'ın taslağını ve benim Asa Gray'e gönderdiğim mektuba eklediğim özetin özetini sana göndermekten başka bir şey gelmiyor elimden. Benim özetimde sadece değişim vasıtasından söz ediliyor, türlerin değiştiğine inanmamın sebeplerine hiç değinilmiyor. Sanırım hepsi için çok geç. Artık aldırış edecek gücüm kalmadı zaten.
... 1844 tarihli özeti göndermemin tek sebebi, onu okuduğunu kendi el yazınla görebilmen.
... Gerçekten, bu özeti görmeye bile tahammül edemiyorum. Fazla zaman harcama. Önceliği umursamak, içimdeki bedbahtlıktan kaynaklanıyor.

AR Wallace'a Ocak 1859; ...Bana ve Dr. Hooker'a yazdığınız mektuplar üç gün önce elime geçince çok sevindim. Mektuplarınızda ortaya koyduğunuz karakterinize hayran olduğumu belirtmeme izin veriniz. Adil olduğunu düşündükleri biçimde harekete geçen Lyell ve Hooker'ın tercihi üzerinde en ufak bir etkim olmasa bile, doğal olarak sizin izlenimlerinizi öğrenmeyi endişeyle bekliyordum...


ALFRED RUSSEL WALLACE

Alfred Russel Wallace, Britanyalı doğabilimci, coğrafyacı, antropolog ve biyolog. Türlerin kökenlerini araştırmak için 1848'de Brezilya'da, 1854-1862 yılları arasında Malay adalarında incelemeler yaptı. Borneo adalarında çalışırken "Yeni türlerin ortaya çıkışını düzenleyen kanun" başlıklı makalesini yazdı. Makale 1855 yılında "Annals and Magazine of Natural History" dergisinde yayımlandı. Bu makalede canlıların ve fosillerin coğrafik ve jeolojik yapıya uygun bir dağılımı olduğunu vurguluyordu. Bu özellik daha sonra biyocoğrafya olarak literatüre geçti.

Aralık 1857'de Darwin'e, insanın kökenine değinip değinmeyeceğini sordu. Darwin, önyargılarla dolu bu konudan uzak duracağını söyledi (http://tr.wikipedia.org/wiki/Charles_Darwin).

1853-1905 yılları arasında 10 kitap yayınladı. En önemlilerinden birisi Malay Takımadaları'dır. 1889 yılında (Darwin öldükten 7 yıl sonra) yayınlanan bir kitabının başlığını, büyük bir alçak gönüllülükle "Darwinizm: Doğal Seleksiyon Teorisinin Açıklaması, bazı uygulamaları" koydu.


DARWIN'İN ONURU

Darwin, Beagle yolculuğundan döndükten sonra Londra'nın güneyindeki Downe yerleşkesinde bir ev alarak yerleşmiş, ömrünün sonuna kadar buradan ayrılmamıştı. Beagle seyahatindeki bulgularını derlemeye çalışıyor, bir yandan da değişik yerlerdeki dostlarına mektuplar yazarak onlardan düşüncelerini destekleyecek materyal istiyordu. Kuşların ayaklarına yapışan balçık, balık midesi, göç eden yırtıcı kuşların kusmukları, domuz çenesi, kertenkele, yılan yumurtaları gibi... Yirmi yılı aşkın zaman geçmesine rağmen bulgularını toparlayıp yayımlayamamıştı. Bazı araştırmacılara göre dinsel ve muhafazakar çevrelerden tepki çekeceğini düşünerek çalışmalarını yavaşlatmıştı. Psikosomatik olabileceği söylenen rahatsızlığı dolayısıyla sinir ve sindirim sistemine ait yakınmaları vardı. Bazılarına göre de tropikal bir hastalık, muhtemelen Chagas Hastalığı nedeniyle sürekli sağlık sorunları yaşıyordu.

Wallace'ın aynı konudaki bir makalesinin 1855'te yayımlanması üzerine onunla yazışmaya başladı. Bir yandan da adeta paniğe kapıldı. Geç kalmıştı ve yıllarca süren çalışmaları boşa gidecekti. Wallace'ın kendi çalışmasını okuması için göndermesi etik açıdan onu güç durumda bırakmıştı. Bunun üzerine bilim camiasında sözü geçen Doğa bilimcilere yazarak onlara gönderdiği eski mektupları, özellikle 1844'te Hooker'a gönderdiği taslağı referans gösterdi. Wallace'ı hem takdir ediyor, hem de etik açıdan doğru ve iki taraf için de onurlu bir çözüm bulmaya çalışıyordu. Bu onun için ahlaki bir sorundu ve onursuz bir başarı öyküsü canını son derece sıkıyordu. Bunun için bütün çalışmalarını yakmayı bile göze alabilirdi.


ÇÖZÜM ve SONUÇ

Darwin'in 20 yıllık çalışmalarını takip eden Hooker ve Lyell, konuya adil bir çözüm bulmak için görüş alışverişinde bulundular. Wallace'ın yazısını, Darwin'in notlarını ve 1842'de Asa Gray'e gönderdiği özeti birlikte Linnean Society'ye sunmaya karar verdiler (İG; Bu dernek "Londra Linne Derneği", dünyada doğa tarihini konu alan ilk dernektir). Böylelikle Darwin bu alandaki bilimsel önceliğini yitirmeyecek, Wallace'ın hak ettiği başarı elinden alınmayacaktı. Lyell ve Hooker, Darwin ve Wallace'ın çalışmaları için bir giriş yazısı hazırladılar ve 1 temmuz 1958'de Linne Derneği'ndeki toplantıda resmi sunumu Hooker yaptı. (Darwin'in mektuplarından seçki, Darwin Devrimi: Evrim. Cogito; 2009: sayı 60-61, Sayfa 8-49).

Dernek üyelerinden fazla ses çıkmadı. Dublin'li bir profesör sunumu "teoride yeni olan her şey yanlış, doğru olan her şey ise eski" olarak yorumladı (http://tr.wikipedia.org/wiki/Charles_Darwin).


Darwin ve Wallace bu olaydan sonra da mektuplaşmaya devam ettiler. Darwin kitabını hızla bitirdi. "On the Origin of Species, Türlerin Kökeni" 24 Kasım 1859'da yayınlandı. Bunu diğerleri izledi. Darwin, Wallace'ın mali durumunun kötü olduğunun farkındaydı. Kendi mali durumu iyiydi. Zaten Beagle gezisindeki masraflarını da babası karşılamıştı. Wallace'ın devletten mali katkı alabilmesi için uğraştı. 1881'de Wallace'a, bilime yaptığı katkılardan dolayı 200 pound aylık bağlandı.


Linne Derneğinde yapılan ortak sunumun anısına, 50. yılı dolayısıyla 1908'den itibaren "Evrimsel Biyoloji" dalında büyük katkısı olanlara Darwin–Wallace madalyonu verilmesine karar verildi. İlk altın madalya Wallace'ın kendisine verildi. Önceleri 50 yılda bir verilmesi planlanan madalya, 2010 yılından itibaren her yıl "kendilerini yok ederek gen havuzumuzu iyileştiren" bilim insanlarına verilmeye başlandı.


ONURUN EVRİMİ

Buraya kadar her şey iyi. Bu konuyu okurken Darwin'den çok Wallace dikkatimi çekti. Karşımda bilimi bilim için yapan, fedakar, paylaşımcı, öz verili, hiç bir kibir taşımayan, olgun, gerçek bir bilim insanı karakteri vardı. Wallace olmadan Darwin'in olamayacağını düşünerek adını başlığa taşıdım. Sonra aklıma Nuri Bilge Ceylan'ın yalnız ve güzel ülkesi geldi. Bu ülkenin yalnız ve güzel bilim insanları... Ardından yanlı ve yanlış insanlar sökün etti...

Yalnız ve güzel bilim insanlarımızın, yanlı ve yanlış insanlar yüzünden yalnız kaldıklarını, fakat hala güzel olduklarını düşündüm.

Wallace'ın, Darwin'le anlaşamadığı noktalar vardı. İnsanın zihinsel faaliyetlerinin doğal seleksiyon ve benzeri mekanizmalarla açıklanamayacağı düşüncesindeydi ve bu konuda biyolojik olmayan etkenlerin rol oynadığını savunuyordu.

Hafızamı şöyle bir yokladığımda Wallace'ın düşüncesini destekleyen örnekleri hatırlamak zor olmadı. İnsanoğlunun bazı alt türlerinde başkalarının yayınlarını kendi yayınları gibi göstermek, yapmadığı çalışmalar ve hayali bulgularla -tam da hipotezi destekler mahiyette- sonuçlanan araştırmalar yayımlamak vaka-i adiyeden sayılmaya başlamıştı. İntihal sıradan bir olaydı. Araştırmalarda nitelik değil, nicelik ön plana geçmişti. Akademik jüriler değerlendirmelerini abaküs, abaküsü olmayanlar parmak hesabıyla yapıyorlardı. Bazı alt türler kısa zamanda yükseliyor, milletvekili, bakan, doçent ve hatta bir gecede profesör olabiliyorlardı. Wallace haklı olabilir mi? Bu alt türlerin evriminde "bilimsel onur" veya daha geniş anlamda "insanlık onuru" biyolojik olmayan etkenlerle yok oluyor ve eller uzuyor mu? Alt türden hangi birey ömrünü bir tek araştırma için harcayabilir veya intihal şüphesi ileri sürüldüğünde bütün eserlerini yakmayı göze alabilir miydi? 

Bu insan alt türlerinin araştırılması bir tez konusudur. Konuyu genç araştırmacılara havale ediyorum.