18 Şubat 2015 Çarşamba

TESTOSTERON HALLERİ


Televizyona bir adam çıkmış cehennemi anlatıyor. Sanki gidip görmüş de, o kadar bilerek! Bilmediği; cehennemin her yerde olduğu. Hiç etrafına bakmamış olmalı, o kadar kör yani! Cehennemle kuşatıldığımızdan haberi yok! Her taraf yanıyor. Alevler göğün yedinci katına ulaşmış, zebaniler aramızda kol geziyor, adam ihtimallerden bahsediyor. Kırmızı boya kutusuyla dolaşıp "öteki" insanların kapısına çarpı koyanları çoktan unutmuş. Çocuk yaşta kocaya verilen (satılan) kızlar, ensest ilişkiler, taciz ve tecavüz vak'a-i adiye... Ne bağdaş kurup töre adına ölüm fetvası verenler umurunda, ne de şiddet ve dayaktan (ölümden) kaçan (kaçamayan) kadınlar... Bir yerde atom bombası atılsaydı, ancak bu kadar çocuk ve kadın ölürdü. Ve katiller (çoğunlukla erkek), eğer cehennem varsa, onlar için vardır. Cehennemin dokuz kat dibinden taşan testosteronun ekşi kokusu, bulduğu her çatlaktan etrafımıza yayılıyor, soluk borumuzu tıkıyor...

Cehennem her yerde. Kendi yarattığımız cehennemde yaşıyoruz...

"İnsanlık dışı" demek yetmiyor. Tamamı "insanca şeyler"! Bunu insanlar yapıyor. Cehennem insanların içinde! Trafik canavarı dediğiniz başka biri değil. Sadist, namussuz, vahşi, böyle söyleyince bizden başkasıymış gibi gelen herkes insan! Hemen hepsi erkek.  İçimizden biri veya birileri... Kafese kapattıkları insanları yakanlar, hiç tanımadıkları insanların boğazını keserken kameralara gülenler, sırf düşüncelerini yazdıkları veya çizdikleri için insanları kurşuna dizenler, kadınları taşlayarak öldürenler birer insan. Haris siyasi emeller ve uyduruk haritalar için milyonları göz kırpmadan ölüme gönderenler de insan. Kendinden başka hiç bir canlının (insan dahil) yaşam hakkına saygısı olmayan insan! "Onlar insan olamaz" derseniz hata edersiniz. Onlar insan ve bunlar da "insanlık halleri"! Tekil veya çoğul olarak, etrafımızdaki cehennemin tek sorumlusu insan! Sen, ben, biz siz ve onlar, bildiğiniz tüm zamirler!

Bize dönelim. Çünkü merkezde biz varız. Çoğul birinci şahıs olarak biz. Biz, kendi cehennemimizin ortasında hapis kaldık. Yaşadığımız coğrafyada kadın zaten yoktu. Hep erkek bir millettik, ama böylesi değil. Erkek; babaydı, korurdu, yiğitti, mertti, ağlamazdı ama anlardı. Kısaca "Bir başkaydı benim memleketim". Ne olduysa ondan sonra oldu. Önce ekmekler bozuldu, sonra erkekler. Memleket kaşla göz arasında "Kurtlar Vadisi" oldu. Testosteron habis bir ur gibi yaşamı esir aldı. Ve cinayetlerin iyice kanıksanır olduğu, şiddetin "insanlık hali" sayıldığı bir gün, bir genç kız sırf direndi diye yakılarak öldürüldü. 

O gün testosteron cehennemine gömüldüğümüz gündü.

Sadece tecavüz olsaydı veya bıçaklansaydı veya kafasına levyeyle vurulsaydı sıradan bir gazete haberinden öteye geçemeyecek olay, birden bire toplumsal çığlık haline geldi. Tavana vuran vahşet insanlığın (daha açık söylemek gerekirse erkekliğin) dip noktasıydı. İşte dibi bulduk, bundan kötüsü olmaz derken bu, iyimser bir tahmin olarak kaldı. Bir takım "insansılar" olayı kısa eteğe bağladı. Sosyal kanallarda bu bakış hemen taraftar buldu. Amerika'da da oluyor, çenenizi kapatın diyen bir kadın gazeteci bile çıktı. Bir gerzek sorunu laikliğe, muhalefet ise işsizliğe bağladı. Bir bakan çıkıp katilin kafasına kurşun sıkacağını söyledi. Bir başka bakan idam cezasını geri getirmekten bahsetti. Sokaklara dökülen halk "idam" diye haykırdı. Katillerin ceza evinde öldürülmesi gerektiğini söyleyen oldu. Kazığa oturtmak da başka bir çözüm yoluydu. Her türlü işkence önerisi havalarda uçuştu. Damarlarımıza işleyen testosteron, akılla ilgili tüm yolları tıkamış, aksini beklerken şiddet yine şiddet doğurmuştu, Farklı olan sadece fiili şiddetin zihinsel şiddete dönüşmesiydi ve belki de bu, diğerinden daha kötüydü.

Bütün bu cehennemin ortasında biz varız. Biz insanız. Dünyaya doğayı ve kendimizi yok etmek için geldik. Bunu önce arılar farketti. Kaçıp gittiler. Geride kalanlar sadece artçılar. Maymunlar için için seviniyorlar, "insansı" olmadıkları için. Onları evrim kurtardı. Biz; insansı erkekler. Cehennemi biz yarattık. İlk ateşi biz yaktık. Söndürmek de bize düşüyor.