Hey gözünü sevdiğimin
Cenub Kutbu'na doğru uzandığımız
zamanlar
Terra Del Fuego'dan
yâni Ateş Arazisi'nden...
Attila
İlhan
Bugünlerde kral penguen ve tüm neşeli
ayaklar telaş içinde. Paniğin sebebi etrafta kulaktan kulağa dolaşan bir haber:
"Türkler geliyor". Oh, Mamma mia!!!!
Ne kadar korksalar haklılar. 2014
yılının Aralık ayında "Antarktika Çevre Protokolü" meclise sevk
edildi. Maksat; Ahir-i ömrümüzde Cenub Kutbu'nda bir üssümüz olsun (muş)!
Hedef; bilimsel, diplomatik ve ekonomik profilimizi yükseltmek (miş)!!... Bu
sunturlu lafları okuyup da ürpermemek mümkün değil. Daha önce memleketin
bilimsel profiline kurban edilen üniversiteleri, kalkınma profilinde kaynayıp
giden doğanın bizzat kendisini, tarihe karışan tarihi, dini ve uhrevi profil
için yok edilen park ve yeşil alanları hatırladım. Bilimsel profilin
yükseleceği kesin. Daha dibe inmek mümkün olmayınca, ne yapsan yükselmek
sayılır. Diplomatik profilimizi bilemem. Onun nerede olduğunu bilmem için önce
düştüğü çukurdan çıkması lazım. Ekonomi içinse fark etmez. Ekonomi malum, her
zaman tıkırında. Her zamanki ve şarkıdaki gibi: "Ekonomi
tıkırında / Ekonomi tıkırında / Kime
gitti bu kârlar / Aman kimse sormasın / Kim kazandı bu işten
/ Şşşt / Aman kimse duymasın..."
Neşeli ayaklar müziğin ritmine
dayanamayıp kıpırdanmaya başladı. Ortam bir anda yolsuzluk oylaması yapılan meclis
genel kuruluna döndü. Sözleri anlasalar donup kalırlardı.
Haberin kaynağı meçhul. Fakat Neşeli Ayakların Travolta'sı Mumble, ortalıkta
yeni gördüğü, daha önce oralarda hiç rastlanmayan ufak siyah yaratıktan
şüpheleniyor. Buna insanlar "midye" diyor. Diğer penguenler ve
albatroslar henüz onu tanımıyor. Midyenin ne tavasını, ne dolmasını, ne de
istilacı bir tür olduğunu biliyorlar. Üs konusuna da aldırmıyorlar. Yurtlarında
29 ülke 101 üs kurmuş, bir fazlasından ne çıkar diyorlar. Belli ki bir
fazlasının profilinden (henüz) haberleri yok! Mumble’ın onları uyandırması ve
uyarması lazım; Yeni bir “süreç” başlamakta! Yeryüzünün son özgün parçası sonun
başlangıcına doğru gidiyor…
Bilim insanları Antarktika’yı bekleyen
tehlikelerin buzulların erimesi ve biyolojik çeşitlilikteki değişim olduğunu
bildiriyorlar. Bu 18 Aralığa kadardı. Artık her şeyi yeniden hesaplamak
zorundalar. Kalorifer böceklerinin soğuğa dayanıklığı, TOKİ zararlısının özgün
floraya etkileri, AVM atıklarının Kıngagagillerin beslenme alışkanlıklarını
değiştirmesi, buz krillerinin yaşam döngülerinde HES ve TES’lere bağlı değişiklikler,
görünümleri “makul şüpheli” intibaı uyandıran Deniz Ayılarının “artık burada yaşanmaz” deyip
başlattıkları “göç süreci” gibi…
Sonunda sıra "Gözünü Sevdiğim" güney kutbuna
gelmiş olmalı.
Kendisi avcılık çağına gelmeden, ortada
avlayacak hayvan kalmayacağını dert eden çocuklara benziyorum. Korktuğum, ya da
endişe duyduğum şey, bizim üssün ben Antarktika'yı görmeden önce kurulması. Bilim
insanlarıdır, doğru insanlardır, akıllı, bilgili insanlardır demek beni
rahatlatmıyor. Onlar ne yaptıklarını bilirler, kıymazlar gözünü sevdiğime
diyorum. Pamuklara sarar da bakarlar. Ama gene de korkuyorum. Aslında korkum
onlardan değil. Korkum, arkadan gelecek olanlardan. Bilimin siyasi emellere
alet edilmesi, ucuz şov için kullanılması, dahası;
hey gözünü sevdiğimin / Cenub
Kutbu'na doğru uzandığımız zamanlar
dalgalarla boğuşarak aynı gemide
giderken, yolculardan birisinin koca Vinson Dağı'nı camiye benzetmesi…
Diren, gözünü sevdiğim Cenub Kutbu!