2 Ağustos 2012 Perşembe

MAVİ BALIK YEŞİL BALIK BEYAZ ADAM


Yeşil balık mavi balığa sordu;
- İnsanlar neden hem seviyoruz derler, hem terk ederler?

Mavi balık cevap verdi;
- Çünkü hep onları beklediğimizi bilirler.
Yeşil balık sordu; Ya balık hafızalıysak, ya unutursak?
-       Biz unutsak, onlar unutmaz, çünkü özlerler…

-      Özlem nedir?
Mavi balık dedi ki; özlem mavidir. Yeşil balık anlamadı.

Mavi balık devam etti; Ne zaman maviye gelseler, çok özlemişiz derler. Bak bu gelenler, özlemle gelenler!


Yeşil balık gelenleri tanımadı. O zor tanır, kolay unuturdu. Her şeyi bilen maviydi. Denizlerin bütün sırları ondaydı. Kancaların yenmeyeceğini ona mavi balık öğretmişti. 

      -       Nereden biliyorsun? diye sordu...
-      Bilirim dedi, mavi balık. Beynim yalnız bana yeteni bilir. Ama kalbim ondan ötesini bilir. Kalp bilinmeyeni bilir, görünmeyeni görür. Her insanın kalp atışı farklıdır.  Kalplerinden yayılan dalgalar onların kimliğidir. Teknelerin ardındaki iz gibidir.

-       Zamanla sönüp kaybolmaz mı?

-       Hepsinin değil. Ne kadar tutku varsa kalplerinde, o kadar kalıcıdır izleri de…


     Evet, 33 sene sonra tekrar Gökova'dayız. Kara bir ten, kapkara sakallar ve gümrah saçlarla ayrıldığımız Gökova’ya, beyaz saçlar, beyaz sakal ve beyaz bir tenle geri döndük. Bu cümlenin öznesi erkeklerdir. Kadınlar gittikleri gibi döndüler. Hacım olarak da hiçbir fark görülmemiştir. Bu son, fakat en tehlikeli cümlenin öznesi hem kadınlar, hem erkeklerdir. Zaman geçse de dikkat çeken bir hacım artışının olmamasının sebebi, son teknenin “Büyük Yunus” nam tekneden, Büyük Yunus’un da rahmetli Elçin kaptanın “Ali baba” adlı sünger teknesinden birer sıklet daha büyük olmasıdır. Hepsine aynı rahatlık ve keyifle sığdık. Görecelik kuramını hizmetimize sunan Einstein ustayı saygıyla andık. 


Yeşil balık mavi balığa sordu:
- İnsanlar bizi sever mi?
Mavi balık; severler, dedi. Hem severler, hem yerler. Yedikçe daha çok severler.
Yeşil balık irkildi, yüzgeçleri diken diken oldu; nasıl yani?
Mavi balık; İnsanlık hali, dedi. İnsanlar sevdiklerini “yerim seni” diye severler.
Yeşil balığın kafası karıştı.
- Seviyorlarsa neden kafamıza patlıcan attılar?
Mavi balık; görmedim dedi. Ben o sırada pilav yiyordum…


İtiraf ediyorum. Yemekte karnıyarık vardı. Patlıcanı, ama sadece dibini, balıklara ben attım. Kafasına atmadım. Kafasına deyince kötü oluyor sayın hakim. İtiraz ediyorum sayın hakim. Sonra bir tane de Ayşe attı. Önce Kamile başladı, tam kafasına attı sayın hakim, şikayetçiyim. Pilavı da İnci döktü. Pilavın hepsi dibe indi. Suçluyuz, pişmanız, hayır suçluyuz ama pişman değiliz. Hakim bey, veya hanım, sayın hakim, bizi hapsedin. Ama Gökova’ya hapsedin. Ömür boyu olsun. Şartlı tahliye olmasın. İyi hal de olmasın. Yanımdaki hücrede Jale olsun. Ömür boyu hapis olsun. Ama illa ki Gökova’da olsun.


Gökova’da hapis fikrine aklım iyice yattı. Hep beraber yatarsak dert olmaz. Fena fikir değil. Çakıl taşlarından “upwords” yapar oynar, oltamızı ekmekle, voltamızı kefal, akya ve karagözle atarız. Demokratik hak ve özgürlükler için tutsak yunuslarla dayanışma yapar, yunus balığı gibi yüzeriz.  Kaçış planı yapmayız. Her gece mehtaba çıkar, cezamız neyse çekeriz. Patatesleri damıtıp kaçak votka yaparız. İçine de limon katarız. Kafayı bulunca Halil’im, Çökertme’den çıkarız Halil’im, ipek de mendilimi Halil’im, mor rüzgara salarız Halil’im…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder