9 Ocak 2012 Pazartesi

BİR ÇALIŞAMAMA HİKAYESİ

Bugün pazartesi.
Bugün ilk defa çalışma belgemi çıkardılar.
Ve ben ömrümde ilk defa denetçilerin
bu kadar benden uzak
bu kadar kasıtlı
bu kadar tuzak sorularına şaşarak
kımıldamadan durdum.
Sonra saygıyla sandalyeme oturdum,
dayadım sırtımı arkama.
Bu anda ne düşmek cezalara,
bu anda ne para, ne çalışma şevki, ne kariyer.

Reçetem, kaşem ve ben...
Bahtiyarım...


Bu şiir doğal olarak bir açıklama gerektiriyor. Nazım Hikmet'in o güzelim şiirini emellerime alet ettiğim için kusura bakmayın. Malum başıma gelenleri bilen var, bilmeyen var. "Ardımdaki kara bulut" bahsinde bunlara hiç değinmemiştim. Yazacaktım, ama baktım ki o haliyle bile pehlivan tefrikasına dönmüş, okuyanları daha fazla sıkmayayım dedim. Zaten herşeyi yazmamıştım, güzel de bitirmişim, bir daha o konuya dönüş yapmadım. Burada anlatacaklarım Başkent Üniversitesinden kovulduktan sonra, hemen sonra değil de 4-5 ay kadar sonra, gezip tozmaktan sıkılıp biraz çalışayım derken başıma gelenler. Daha doğrusu başıma gelenlerin bürokrasi ve yönetmeliklerle ilgili kısımları...

İlkönce geçiyorken uğramış gibi yapıp bir arkadaşıma uğradım. Arkadaşım bir hastane sahibi. Hatta iki. Bunlardan birisi bizim eve çok yakın. Yürüyerek gider gelirim, hastalarımı görür, çay-kahve içer, sakin, stressiz bir emekli hayatı yaşar, çalıştığım kadar kazanır, kazandığım kadar harcarım diye düşündüm. Selam sabahtan sonra konuya girdik ve girmemizle çıkmamız bir oldu. "Çalışman mümkün değil" dedi! Kalp cerrahisi kadromuz dolu. Bakanlık doktor sayısını sınırlıyor, ek kadro vermiyor. Senin çalışabilmen için kişisel kadro ve çalışma belgesi gerekiyor, ve senin (yani benim) bu belgeyi alabilmen (alabilmem) mümkün değil!

Elime bir genelge tutuşturdu. Kısaltarak yazıyorum.

... 11/3/2009 tarihinden önce; emekli olan (bu ben oluyorum), kamudan istifa eden, sadece muayenehanesinde veya sadece poliklinikte çalışan (bu ben değilim) ve herhangi bir özel hastane, tıp/dal merkezinde kadrolu çalışmayan tabiplerin (bu da ben değilim), planlamadan istisna olarak özel hastane, tıp/dal merkezinde kadrolu/tam zamanlı çalışabilmelerine karar verilmiştir...
...Yukarıda bahsedilen nitelikteki tabipler, bu nitelikleriyle özel hastane, tıp/dal merkezi kadrosunda bir defalığına istihdam edilebilirler. Bu şekilde istihdam, tabiplere yönelik hak olup özel hastane, tıp/dal merkezine müktesep kadro hakkı vermez. Ayrıca, özel hastaneler bakımından bu yöndeki taleplerin kabulü için;"toplam uzman sayısı / yatak sayısı = 1/3 oranına riayet edilmesi gerekmektedir.

Bu maddeyi belki yüzlerce defa okudum, anlayamadım. Sonra anlamaya çalışmaktan vazgeçtim. Tam bir "emir demiri keser" durumuydu.

Bu genelgeler, yönetmelikler ilk çıkışlarından sonra yüzlerce kere değişmiş. Laf olsun torba dolsun diye yazmıyorum. Gerçekten yüzlerce defa! Benim il sağlık müdürlüğünde duyduğum rakam 216, fakat aklım ermediği için "yüzlerce" yazıp yuvarlayayım dedim. Bir yandan yönetmelikler çıkıyor, bir yandan mahkemeler bu kararları durduruyor, sonra yeni yönetmelik çıkıyor, yeniden mahkemeye gidiyor, böyle uzayıp gidiyor. Bir gün elbet bana da uyan bir "şey" çıkar diye bekleyeyim dedim. Beklerken de bir vesile ile Şişli'de bir tıp merkezi ile görüştüm. Cerrahi tıp merkezine dönme çabası içindeki merkez bana danışmanlık teklif etti. Aynı zamanda konsültanlık yapacaktım. Kabul edip ameliyathane planları ile oynamaya başladım. Maksat vakit geçsin...

Derken, bir gün hastaneye, alışkanlıkla hastane diyorum, aslında tıp merkezi, SGK denetçileri geldi. Sırayla doktorları sigaya çekip bir takım sorular sordular. Ne yapıyorsun, ne ediyorsun, ne kazanıyorsun gibi. Bunların bir kısmının tuzak soru olduğunu anlamadım. Özellikle de kazançla ilgili olanları. Herkes 3-5 derken, ben biraz fazla sallamışım. O kadar paraya çalışılır mı gibi bir his! Sonuçta konsültanlık yapamaz, çalışma belgesi yok filan diye cezayı kestiler. Umursamadım diyemem. Sonuçta patronlar bana bir şey demediler ama, çok rahatsız edici bir durumdu.

Bu sıralarda Ankara'dan haber bekliyordum. İki sene önce kurulan bir vakıf üniversitesi İstanbul'da uygulama-araştırma merkezi açacak, ben de (güya) başına geçecektim. Haber geldi. Yeni bir yönetmelik çıkmış (hiç şaşırmadım!). Vakıf Üniversiteleri, merkezlerinin bulunduğu şehir dışında, uygulama merkezi açamayacaklarmış. Başkent açmış ya? diye sordum. Bu yeni yönetmelik dediler, zaten eskisini Başkent örneğinden dolayı iptal etmişler...  Haydaaa, kaldık mı yeniden açıkta!

Sarsıntı geçmek üzereykene bir genelge daha zuhur etti. Sanki benim durumuma uyuyor gibi yorumlayıp (!) resmen müracaat ettik. Geçici kadrolar dağıtılıyordu. Umutlanmadık ama umutsuz da değildik. Kısacası künt bir bekleyiş devresi geçti. Olumlu cevap alabilseydik bu yazıya gerek kalmayacaktı. O da olmadı, sağlık müdürlüğü müracaatı geri çevirdi. Geri çevrilmek bir yana, yazıyı almaya giden görevliye söyledikleri yenilir, yutulur gibi değil: Kayıtlarda bu isimde bir doktor gözükmüyor...

Durum canımı sıkmaya başlamıştı (sonunda). Fena yapacağım haa, deyip il sağlık müdürlüğüne gittim. Müdür Hacettepe'de talebemizmiş. Hafif dozda, seviyeli bir samimiyet doğdu. Durumu anlattım. Çalışma belgesi alamıyorum dedim. Hı dedi. Kadro yok dedim. %10 artırdık dedi. Neden 1/3, 2/5, artı %10, olmadı tekrar %10, ne iştir bu? dedim. Hoşumuza gidiyor dedi. Aslında demedi de ben dudağının ucundaki hareketten öyle anladım. 2 kişiyle kalp cerrahisi olur mu? dedim. Bir yolunu bulurlar dedi. Ne yolu? dedim. Şirket kurarlar, muayenehane açarlar dedi. Ben de açayım dedim. Ruhsat vermeyiz, demedi de zor veririz dedi. 65 yaşını mı bekleyeceğim dedim. Yönetmelikler böyle dedi. Yönetmelikler düzeltilmeli dedim. Düzeltiriz dedi. Ne zaman dedim. Bakarız dedi. Yani bakan bey bakar dedi. Bakan bey nereye bakar? Bakan her sabah Fatih Altaylı'ya bakar, ona yazın dedi. Sizin böyle dediğinizi de yazayım mı? dedim. Evet yazın, bir de Sağlıkta buluşma noktası "SBN" diye bir web sayfası var oraya da yazın. Bakan bey tek tek okuyup tek tek cevaplıyor, dedi...

Altaylı'ya yazmayı kendime yediremedim, bakana yazdım. "Bana ulaşın" sayfasından "ona" ulaştım. 150 kelimeye sığdırıp derdimi anlattım. Derdim ummana sığmazdı, 150 kelimeye sığdı. Örneğin profesörlük, kariyer filan hepsi sıfırlandı. Bu sayfalarda basitçe bir işciyim ve iş arıyorum.

Cevap geldi:


Değerli Meslektaşım,
Mesleğinizi özveri ile icra etmek isteminizi takdirle karşılıyorum. Sağlık sistemimizin baş aktörü hekimlerdir ve sizlerin, çalışma şartlarını iyileştirmek başlıca görevlerimizdendir. Mesajında bahsi geçen konu hususunda ilgili birime durumunuzun araştırılması talimatını verdim. Tarafıma verilen bilgiye göre, başvurunuzun reddi ile ilgili mevzuata aykırı bir durum olmadığı, Ayakta Teşhis ve tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğe göre kadrosu boş olan bir Tıp Merkezinde çalışmanızın mümkün olduğu tarafıma iletilmiştir.
Sitemize göstermiş olduğun ilgiye teşekkür eder, çalışmalarınızda kolaylıklar dilerim.

Boş kadro yok ki? Tekrar yazdım, aynı cevap "copy-paste" tekrar geldi. Ben de tekrar yazdım; Sayın bakanım; hastanelerde boş kadro yok. Bana kişisel kadro lazım, geçici kadro bile olur, bla bla bla... Ardından yönetmeliklerin bana uymamasının sebeplerini kısaltarak yazdım:  ...65 yaşında olmamam, 11 mart 2009 tarihinden önce emekli olmuş olmam ve emeklilikten sonra tam zamanlı olarak bir poliklinikte değil de, bir vakıf üniversitesinde çalışmış olmam!

Bir mektup da başka bir kanaldan gönderdim. Madem ki "Çözüm arıyorum" diye bir sayfa açmışlar, ben de biraz açılayım dedim:
  • ...Öyle anlaşılıyor ki, benim durumumda olanlar için mevzuatta  bir boşluk var ve bu nedenle çalışma hakkım kısıtlanıyor. Benzer nedenler kadro darlığı yaratarak uzmanlık kadrolarının "piyasa"da (maalesef) karaborsaya düşmesine yol açıyor. Özel sektörün kendi dinamikleri içinde planlamaları gereken kadro ihtiyaçlarının, bakanlık tarafından neden sınırlandığını anlamak ise mümkün değil! Hastalarımla irtibatımın kesilmesine ve mesleğimi icra edemememe yol açan bu (tuhaf!) duruma bir çözüm bulunması umuduyla bilgilerinize sunuyorum.
Cevap geldi...
Değerli Meslektaşım, ... Sitemize göstermiş olduğun ilgiye teşekkür eder, çalışmalarınızda kolaylıklar dilerim. (Aradaki 3 nokta yerine yukarıda italik karakterlerle yazdıklarım eklenecek)
Bir de "bize sorun" kısmını denedim;
  • ....geçici kadro ile çalışmak için yaptığım müracaat reddedildi. Benzer nedenler kadro darlığı yaratarak uzmanlık kadrolarının karaborsaya düşmesine yol açıyor. Özel sektörün kendi dinamikleri içinde planlamaları gereken ihtiyaçlarının devlet eliyle neden sınırlandığını ve benim durumumda olanlar için mağduriyet yaratıldığını öğrenmek istiyorum.
Bu arada uzun bir bekleyiş dönemi geçti. Cevap bir türlü gelmiyordu.
  • ....web sayfanızda soruları 15 gün içinde cevaplandıracağınız yazılmakta. Cevaptan kastınız bu mesaj ise bence pek yeterli sayılmaz. Aynı tarihte sbn sayfalarından bir şikayet ve bir soru yönlendirmiştim. Sorunum hakkında istanbul il sağlık müdüründen de bilgi alabilirsiniz. daha ne kadar beklemem gerektiğini veya bir cevabınız olup olmadığını yazmanızı rica ediyorum.

45 gün geçti, bir mektup daha yazdım, cevap geldi;
<><><><><></><><><><><> </> <><><><><></><><><><><></>
Sayın GÜNAY; Sağlık Bakanlığı Özel Sağlık Kuruluşları le İlgili Ek Kadro Duyurusu yapmıştır.İlgili Duyuruya http://www.saglik.gov.tr/THGM/belge/1-12710/ozel-saglik-kuruluslari-ile-ilgili-ek-kadro-duyurusu.html linkinden ulaşabilirsiniz. Saygılarımızla.

Ek kadro dedikleri ulufe gibi, zaman zaman lütfedilen bir şey. Bu cevap bana ulaşana kadar, duyurudan haberim olmuş, bir hevesle müracaat etmiştim zaten. Hevesimin kırılması da çok uzun sürmemişti. SBN'dan gelen cevapta "Sayın Günay", hatta büyük harfle "GÜNAY" dediklerine göre aramızda bir samimiyet doğmuş demektir, deyip tekrar yazdım. Haziran ayı gelmişti.
  • 28 nisandaki soruma henüz bir cevap alamadım. Çözümünüz yoksa, "yok" deyin, ama lütfen cevapsız bırakmayın. Kısaca tekrarlıyorum... Çözüm?

Ne cevap geldiğini yazmayacağım. Artık frenler boşalmıştı, yazmadan duramıyordum:
  • Sayın bakanım, herhalde tam anlatamadım. tekrar özetliyorum:
1. Mevzuata aykırı bir durum olmadığını biliyorum. Fakat, mevzuatta benim durumumla ilgili tanım eksikliği var ve geçici kadro imkanından dahi yararlanamıyorum.
2. Kadrosu boş olan bir merkezde çalışabilme öneriniz teorik olarak doğrudur. Fakat pratikte bu boş kadroyu bulmak mümkün değil. Size bu bilgiyi iletenler, benim branşımda, İstanbul'da hangi tıp merkezinde boş kadro olduğunu da söyleyebilirler mi acaba?
3. Genel bir soru; özel hastanelerde veya tıp merkezlerinde kadro sınırlamasına gitmenin sağlık hizmetlerine katkısı nedir?


Burada ilişkimiz koptu. Birbirimize küsmedik. Nafaka bile konuşmadan medenice ayrıldık.
Evet dostlar, aradan altı ay daha geçti, ve sonunda bakanın dediği oldu. Bir gün benim de önüme "Kadrosu boş olan" bir hastane çıktı. Daha doğrusu kadro sorununun çözümünü bakana uyduran bir hastane. İmza sirküleri, ikametgah filan derken bir çalışma belgem oldu. Daha çalışma belgesi duvara asılmadan denetçiler damladı. Hayırdır inşallah dedim. Daha önce nerede çalışıyordunuz diye sordular. Beni mi takip ediyorsunuz diyecektim, demedim. Tuzağa düşmedim. Ben dedim, hep üniversitelerde bulundum. İstanbul Üniversitesi'nden emekli oldum. Sonra bir vakıf üniversitesinde çalıştım, başhekimlik filan. Bunu dünmüş gibi söyleyip bugüne bağladım. Eh, dile kolay! neredeyse iki buçuk sene geçmiş, sonunda "doktor" olarak kayıtlara geçmiştim. Artık ismim kapıya asılabilir. Bir kaşem olabilir, reçete yazabilirim. Kısacası doktor olarak çalışabilirim. Hem de "vesikalı doktor"

BAHTİYARIM...


1 yorum:

  1. Geçen seneki Cruise !!! seyahatin İtalya'dan mı başlamıştı ?...

    YanıtlaSil